ŞİİR ÜZERİNE ÜÇ BEŞ KELAM
10.06.2010 18:13YeniSöke Gazetesinin Düzenlediği 3. Liseler Arası Şiir Yarışması sonuçlandı.
Dereceler, 10.06.2010 Perşembe Günü Efes Sinemasında yapılan törende açıklandı.
Yarışmayı baştan sona yürüten Emekli Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Ötüken Türkçe Sözlük'ün yazarı Yaşar Çağbayır, şiir üzerine yaptığı konuşmada gençleri heveslendirdi.
Şiir, tuzak. Oyhan H. BILDIRKİ |
Törenimize hoş geldiniz
Siz yarışmacı gençlerin ve ailelerinin heyecanlı olduğunu görüyorum. Ancak heyecanın yoğunluğunu ya da derecesini anlamam mümkün değil. Çünkü ben yarışmacı değilim. Öyle ahım şahım yarışmalara da katılmış değilim.
Çeşitli yerlere gönderdiğim bir iki inceleme, anı veya öykünün derece aldığı olmuştur. Ama ben onları tam anlamıyla yarışmacı ruhuyla sunmadığım için, bana bir heyecan da katmamıştır, aldığım ödüller.
Çocukken de taş atma, çelik çomak yarıştırma, köpek boğuşturma, tosun kıraştırma, koç vuruşturma, teke tokuşturma gibi yarış denilebilecek girişimlerimiz olurdu. Bunlar da bir ödüle bağlı olmadığından bize pek heyecan ve zevk vermezdi... Çoğunun kavga ile son bulduğu olurdu.
Sizler, farklısınız... Sizler isteyerek, bilerek yarışmacı oldunuz... Hedefiniz kazanma... Zaten bugünlerdeki bütün çabanız, çalışmanız kazanma üzerine... Sınavdan sınava, dershaneden dershaneye koşturuyorsunuz kazanmak için...
Şimdilik heyecanınızı biraz bastırın ve şu yaşlı, öğretmenlerinizin öğretmeni, emekli öğretmen amcanızın sözlerini yalın kulakla dinleyiniz...
Önce, şiirlerinizin kalitesinden başlamak istiyorum. Bundan önce de bizzat tarafımdan yürütülen iki ayrı yarışma yaptık. Gördüm ki gittikçe şiirlerin özgünlüğü, güzelliği ve özelliği artmakta... Ben bundan büyük sevinç duyuyorum...
Gençliği kötüleyenlere, okumuyor, yazmıyor diyenlere karşı çıkıyorum ve hayır, diyorum. Gençlerimiz, okuyor, inceliyor, yazıyor ve yeteneklerini geliştiriyor...
İşte göstergesi... 95 genç şair karşımızda duruyor. Hem de şiirleri kitaplara, dergilere girecek kadar güzel ve özel...
Evet, genç şair kardeşlerim, şiirleriniz mesajlarla dolu... Kimi öznel, kimi tinsel, kimi de nesnel... Kimi uçarı, başı havalarda; kimi ayakları yerde... Hatta toplumsallıktan evrenselliğe kadar uzanan ince fikir parçacıkları ile dolu...
Birilerine bazı mesajlar iletmek isteyenler de yok değil... Onların da mesajları o birilerine, sevdiklerine ulaşmıştır... Bundan şüpheniz olmasın... Evet, bu iş de bir şiir konusudur... Onun için yadırgamıyoruz. Niye yadırgayalım ki?..
Klasik edebiyatımızın aşk şairi diye bilinen koskoca, kavuklu, sakallı, eli tespihli Nedim'i bile, sevgilisini göremediğini ve bu yüzden, sevgilisinden haber alabilmek için sabah rüzgârına âdeta yalvarıyor:
Sevdiğim cemâlin çünkim göremem
Çıkmasın hayâlin dîl-i şeydâdan
Hâk-i pâye çünki yüzler süremem
Alayım peyâmın bâd-ı sabâdan.
Sizler niçin sevgilerinizi, sevgililerinizi dizelere dökmeyesiniz? Buna şaşmam... Hatta dökmezseniz şaşarım.
Yukarıda şiirlerin kalitesinin arttığını söyledim. Evet, bu doğru; seçici kurul üyelerinin gözlerinin dolmasına, seslerinin titremesine, boğazlarının düğümlenmesine sebep olacak kadar güzel ve etkili şiirlerle karşıladınız bizi...
Bu güzelliklerin yanında, Türkçenin dil ve anlatım kurallarına, yazım kurallarına aykırı pek çok dizeler, kıtalar, şiirler de yok değildi. Değerlendirmenin sağlıklı olabilmesi için seçici kurula şiirler, hiçbir düzeltme yapılmadan sunuldu. Dolayısıyla Türkçeyi doğru ve düzgün kullanmayı alışkanlık hâline getirmemiş bir kimsenin şair olma niteliğini taşıyamayacağının bilinmesini arzuladık. Aksi olsaydı Türkçeye, Türk diline büyük haksızlık, büyük hakaret yapmış olurduk. Yıllar önce böyle bir yarışmayı düzenleme fikri Türkçenin yazılı basın hayatında düzgün kullanılamadığı görüşünden ortaya çıkmıştı. Bu yüzden Türkçeye haksızlık yapmadan daha öte kendimizi de inkâr edemezdik.
Dil ait olduğu milletin bütün maddi ve manevi değerlerini bünyesinde bulundurur. Ve bu değerler, dille birlikte gelecek kuşaklara en sağlam biçimde aktarılır. Dille birlikte diyorum, çünkü dili de, dilin kullanılışını da, kavramlarını da geleceğe taşımak durumundayız. Bugün her yerde duyduğunuz, karşılaştığınız gibi dilimizi yeterli kullanamadığı için gençliğe çullanılmaktadır, vur abalıya örneği... Oysa bunda kabahat yalnız gençlerin değil... Hatta gençlerinki diğerlerine göre yok sayılabilecek nitelikte... Demek istiyorum ki dilin bozulması, kirlenmesi bireylerin, yetişenlerin eğilimlerinden değil, kitle iletişim araçlarından kaynaklanıyor. Çünkü kitle iletişim araçları, kültürel üretimin en etkin ve etken vasıtalarıdır. Yapılan yanlışlıklar zamanla doğru imiş gibi görünmeye başlar. İşte bu da kültürel yozlaşmanın ta kendisidir. Bunları, sizlere ders vermek amacıyla değil... Bu yarışmayı neden düzenledik, sorusuna cevap olması açısından araya sokuşturdum.
***
Şiir güzelliktir, güzelliği güzelce sunmaktır...
Şirin tanımını yapmak güçtür. Şiir tanımlanırsa güzelliğe ulaşma, güzelliği arayıp bulma gayreti de sona erer... Diyebiliriz ki ne kadar şair varsa, o kadar da şiir tanımı vardır... Onun için bütün meslek dallarının hatta bazı güzel sanat kollarının okulu, akademisi, fakültesi vardır ama şiirin yoktur. Her ne kadar edebiyat fakültelerinde şiirler ele alınıp incelense de onun adıyla bir okul hiç mi hiç yoktur. Bazı edebî ekoller için böyle bir yakıştırma yapılsa da o şiirde güdülen yolları sınırladığı için gerçek anlamda şiir öğretim kurumu değildir.
Şiirin malzemesi kelimeler ve hayaldir. Kelimelerin yüklendiği anlam ve çağrışımlar, şairin hayal gücünün enginliği ve canlılığı olmadan şiir yazılamaz, söylenemez. Eskilerin ilham perisi dedikleri masalımsı varlığı, şairin imge denizine açılabilme ve sözcüklerin taşıdığı anlam yükünü insanın algı sınırının en üst sınırına kadar zorlayabilme gücü olarak algılarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Şiirin dili çok ince, çok özel ve özel olduğu kadar da hassastır. Dokunursanız kırılır, şiirin büyüsü bozulur.
Kendisi bu kadar ince ve hassas olmasına rağmen yarattığı büyü bir yanardağ patlaması kadar etkilidir. Bu yüzden, eski din adamları, kamlar, ozanlar, baksılar şiirin büyüsüne sığınmışlardır.
Şiir, şairin içinde gizlediği duyguları açığa vurur. Bana göre şiir de zaten öznel olan duyguların bir sanat edasıyla açığa çıkarılmasıdır.
Karacaoğlan,
"Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca
diye kıskançlığını ifade ederken Âşık Veysel,
"Güzelliğin on par'etmez bendeki aşk olmasa,"
diye aşkın güzellikten önemli olduğunu vurgular.
Sevgilisi ile yalnız kalmak, gezmek isteyen Nedim,
"İzn alub cuma namâzına deyü mâderden
Bir gün uğrayalım çarh-ı sitem-perverden
Dolaşub iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sadâbâd'e" derken
Günümüz şairlerinden Sezai Karakoç,
"Sinemaya gidiyorum, de annene
Cuma namazına gidelim onun yerine" diye kültür değişimin yarattığı çarpıklığı vurgular.
Başarılı bir şiir yazma, dili kullanma gücüyle orantılıdır. Dili hem en güzel ifade biçimiyle, hem de en doğru yazımla kullanmak zorundadır şair. Hele hele yabancı dillerden alınma kelimeler şiirde yer almaya başlamışsa o şair, sığ bir kıyıdan, kullanmasını bilmediği bir tekne ile enginlere açılmaya çalışan denizci gibidir. Şair, şiirin enginliklerine açılmak istiyorsa, bütün sınırları ile bildiği ve okuyucularının kullandığı, dinleyenlerin anladığı ama anlatım çemberinin genişliğini tasavvurda zorlandıkları sözcüklerle inşa etmek zorundadır şiirinin binasını...
Şiirlerdeki duygu özeldir... Şair bu özeli genele yayan, genelin duygularına tercüman olan kimsedir. Usta şair, bu özel ile genelin dengesini iyi kurabilendir.
Sözlerime iki örnekle son vereceğim, birincisi çok özeli, çok güzel ifade ediş.
Ne çok olmuş,
Seni görmeyeli,
Hatıralarda görüşmeyeli
...
Gönlünün sayfalarına,
Çizilen seslerim... A. Vahap Dağkılıç
İkincisi ise âşık atışmasından rakibini kırmadan eleştirinin en güzel örneği, (Âşık Selami Mengillioğlu, uzun bıyıklı iri yarı biri imiş). Rakibi Âşık Eyyubî almış sazı eline, güzel bir ifadeyle sunuyor bize:
Eyyubî ben buna parmak basarım
Sanmayın ki rakibime küserim
Selami'nin bıyığını keserim
Eğer olmasaydı orman sevgisi.
Hoşça kalın, sağlıkla kalın, şiir dolu şiir gibi günlerle kalın.
Yaşar ÇAĞBAYIR
[1] YENİSÖKE Gazetesinin düzenlediği Liseler Arası Şiir Yazma Yarışması 2010'un Ödül Töreni Konuşmasından kısaltılmıştır.
———
Geri