Denizli İli Serinhisar İlçesi Yukarı Karaçay (Kocapınar) Ağzı "İnceleme ve Sözlük"

Türk Dilinin bugüne kadarki en büyük sözlüğü olan Ötüken Türkçe Sözlük’ün yazarı büyük üstad Yaşar Çağbayır, bu harika çalışmasına, kendi köyünün ağzını incelemiş olduğu, yukarıda uzun uzun adı yazılı bulunan heyecan verici eseriyle bir yenisini daha eklemiştir. Özay Gönlüm rahmetli muhtelif programlarında dillendirdiği için geniş çapta aşinası olduğumuz Denizli yöresinin bu 247 haneli köyünde konuşulan Türkçe, bu sözlükle her Türk için bir ana sütü gibi kıymetli, okşayıcı, sıcak ve samimi sarıcılığıyla, aynı zamanda zevkle okunabilecek nitelikte bir değerli çalışmadır. İlmî değeri ise, dil uzmanlarınca takdir edileceği ve birçok yeni çalışmaya rehberlik ve örneklik teşkil edeceği muhakkaktır.

Yayınevimiz, bu kıymetli örnek-eseri Türk dili hayranlarına ve uzmanlarına övünerek takdim eder… (Yayınevinin notu)

Yazar Diyor ki:

Ağızlar, bir dilin lehçelerini oluşturan daha küçük ve daha ayrıntılı dilsel çevrelerdir. Bu dilsel çevreler ne kadar daralırsa ayrıntılar da o kadar çoğalır. Birden çok dilsel çevrenin kimi yönlerden birbiri ile uyuştuğu, örtüştüğü görülür. Aynı bir bedenin çeşitli organları arasındaki bağlar gibi. Bu yönüy1e ağızlar, coğrafyayı vatanlaştıran ögelerin yani toplulukların sözel haritalarını yansıtır. Bu haritalarda, o toplumun kültürel değerlerini, folklorunu, geleneklerini, göreneklerini kısacası yaşam olgularını kuşbakışı görmek mümkün olur.
      Geçmişte (bin yıllık bir dönem içinde) Cumhuriyet’e kadar devlet veya devlet adına girişimde bulunan kurumlar, (Enderun hariç) hiçbir zaman Türk Dili eğitimi vermemiştir. Bu süre zarfında Türkçe, Türk halkının, Türk milletinin, Türk köylüsünün-kentlisinin, Türk göçerinin ağzında geleneksel olarak yaşamış ve gelişmesini sürdürmüştür. O dil ki hiçbir okulda veya eğitim kurumunda kuralları ile öğretilmemiş olmasına rağmen -kendi kuralları içinde- bu milletin bireyleri arasında bir ihtiyacı (anlaşmayı), dayanışmayı ve millî birliği sağlamıştır. Bu yüzden ağızlar, bu milletin can damarıdır. Yazı dili dediğimiz ortak Türkçe de nihayetinde bu ağızlardan birine (İstanbul Ağzı) dayanmaktadır.
      Bu kitapta bir köyün ağzında Türkçenin bütün kurallarının uygulandığını, yeni yeni ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamada önce kendi özünden yararlandığını, sonra da ödünçlemelere başvurduğunu göreceksiniz. Bu ödünçlemeler, -dini nitelikli kelimelerin dışında- aydınımızın başvurduğu ödünçlemelerle kıyaslandığında, bir hiç sayılabilecek niteliktedir.
       Bu kitaptaki bilgiler bir derleme sonucu değil, bizzat o ağzı kullanan kişi tarafından kaleme alındı. Onun için özgün bir eserdir.